Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılan Kabine Toplantısı sonrasında kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, gündemdeki gelişmelere ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
“Türkiye ile KKTC’yi birbirinden ayırmak isteyenlere en güzel cevabı verdiğimize inanıyorum”
Geçtiğimiz hafta sonu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yaptığı ziyarete ilişkin bilgi veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kıbrıs meselesinden bihaber, Kapalı Maraş’ın açılmasının stratejik önemini kavrayamamış, bizim oraya yaptığımız ziyaretin mesajını anlamamış olanların bu programa piknik gözüyle bakması pek tabidir. Hamdolsun milletimiz meselenin ne olduğunu da, orada yaptığımız işin manasını da iyi biliyor. Bu program ile Türkiye ile KKTC’yi birbirinden ayırmak isteyenlere en güzel cevabı verdiğimize inanıyorum. Rum, Yunan ikilisinin uzlaşmaz tutumları sebebiyle artık yeniden konuşulması, tartışılması, müzakeresi anlamsız hale gelen hususları bir kenara bırakarak yeni bir gelecek inşası için hep beraber kolları sıvıyoruz. KKTC gerçeğini bölgede ve tüm dünyada kabul ettirecek bir döneme girdiğimize inanıyorum” diye konuştu.
“Devlet İzmir’e ve İzmirlilere sahip çıkmıştır”
İzmir’de yaşanan depreme ilişkin konuşan ve depremin hemen ardından Türkiye Afet Müdahale Planının işlemeye başladığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İzmir depreminde iyi bir sınav verdiğimize inanıyorum” diye konuştu.
Depremin ardından saat yaşanan gelişmeleri anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tüm planların ve hazırlıkların adeta tıkır tıkır işlediği bir organizasyonla devlet İzmir’e ve İzmirlilere sahip çıkmıştır” şeklinde konuştu.
“Artık ülkemizdeki hiçbir afetin ardından ‘nerede bu devlet’ sesleri yükselmiyor. Çünkü devlet ilk andan itibaren hep milletimizin yanında yer alıyor” ifadelerini kullanan Erdoğan, depremin yol açtığı hasarın kalıcı olarak giderilmesi için çalışmaların başlatıldığını belirtti.
“İnandığımız adalet kavramı, yargı ile ilgili olmanın çok ötesinde bir manaya ve işleve sahiptir”
Türkiye’yi son 18 yılda tarihinin en büyük demokrasi ve kalkınma reformları ile tanıştırmış bir yönetim olarak Türkiye’yi yeni döneme hazırlamanın da en başta gelen görevleri olduğunu söyleyen Erdoğan, “Zihniyet olarak tek parti devri faşizminden bir adım öteye geçememiş olanlar bizim değişim ve reform başarılarımızın ürünü olan sonuçları dahi tabu haline getirmeye çalışıyor” dedi.
Değişimin dinamik bir süreç olduğunu, bunun için reform gündeminden hiç kopmadıklarını söyleyen Erdoğan, “Bugüne kadar adalet ile kalkınmayı, hukuk ile ekonomiyi, özgürlük ile güvenliği birbirini tamamlayan iki olgu olarak kabul eden bir anlayışla milletimizin huzurunda olduk. Hukuk devletinden anladığımız mevzuat devleti değildir. Biz daima toplum hayatının temeli olarak gördüğümüz adalet, özgürlük, eşitlik ve insan haklarına dayanan bir normlar sisteminin inşasından yana olduk. Adaletin olmadığı yerde diğer tüm imkanların birer zulüm aracına dönüştürülebileceğini biliyoruz.
Bu bakımdan bizim anladığımız ve inandığımız adalet kavramı, yargı ile ilgili olmanın çok ötesinde bir manaya ve işleve sahiptir. Medeniyetimizde ve kültürümüzde adalet kavramının özellikle üzerinde çokça durulmasının sebebi sahip olduğu bu derin ve güçlü anlamdır. Adalet ancak keyfi uygulamalara müsamaha göstermeyen, masumiyet karinesine her aşamada sahip çıkan, suç ve cezanın şahsiliği ilkesini merkeze koyan bir hukuk düzeniyle sağlanabilir. 15 Temmuz’da milletin yazdığı destanı hukukla taçlandıran, darbecilerden millet adına hesap soran yargının daha iyi işlemesi için ne gerekiyorsa yapacağız” ifadelerini kullandı.
“İnsan Hakları Eylem Planı bu hazırlıkların en önemlilerinden biridir”
Berat Albayrak’ın görevinden affını istemesinden sonra yaşanan görev değişikliğine değinen ve Hazine ve Maliye Bakanlığına Lütfi Elvan’ın getirildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aynı şekilde Merkez Bankası ile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığında da yeni görevlendirmeler yaptık. Bu görev değişiklikleri küresel düzeyde yaşanan siyasi ve ekonomik değişimlere uygun şekilde ülkemizde de hukuk ve ekonomi alanında köklü reformlara hazırlık yaptığımız bir dönemde gerçekleşti.
Salgın sürecinin hızlandırdığı yeni küresel ekonomik mimaride Türkiye’nin önünde açılan fırsat pencerelerini değerlendirmekte kararlıyız. Kurduğumuz güçlü üretim, ihracat ve istihdam alt yapısı en önemli görev ve güven kaynağımızdır. Bu alt yapıyı ancak ekonominin ruhu diyebileceğimiz güven unsurları ile birleştirerek arzu ettiğimiz sıçramayı yakalayabiliriz. Bunun için bugüne kadar tüm yaptıklarımıza ilave olarak yeni reformların hazırlığı içindeyiz. İnsan Hakları Eylem Planı bu hazırlıkların en önemlilerinden biridir. Adalet Bakanlığımız kapsamlı istişarelerin ardından yeni dönemin yol haritası olacak İnsan Hakları Eylem Planının ana başlıklarını oluşturdu. Önümüzdeki günlerde ekonomik hayatın tüm paydaşlarıyla da çalışarak İnsan Hakları Eylem Planı taslağına son hali verilecek.
Bu çerçevede piyasa aksaklıklarının giderilmesi, rekabetçi piyasa mekanizmasının etkin işleyişinin sağlanması, mülkiyet hakkı ve sözleşme serbestisi gibi konular da ele alınacak. Ortaya çıkacak ihtiyaçlara göre mevzuat değişikliği veya idari tedbirler noktasında gereken adımlar kısa sürede atılacak. Kamu gücünü özgürlükleri daraltan değil, özgürlükleri koruyan ve yaşatan temel zemin olarak görmeye devam edeceğiz. Haklarımızı ve özgürlükleri koruyacağımız bir vatana sahip olmak, bu vatanda ezanımızla, bayrağımızla, istiklalimizin sembolü tüm değerlerimizle yaşamak yine önceliklerimizin en başında yer alacak.
Terörle mücadelemizden bölgemizdeki harekatlarımıza, kalkınma gayretlerimizden ekonomideki hedeflerimize kadar tüm çalışmalarımızı bu anlayışla yürütüyoruz. Bugüne kadar hep altını çizdiğimiz gibi özgürlük ve güvenlik gibi kavramlarının birbirine karşı değil, birbirlerini tamamlayacak şekilde hayat bulmasını sağlamakta kararlıyız” açıklamasında bulundu.
“Can acıtıcı neticelere yol açan tedbirlerin tekrar gündeme gelmesi kaçınılmaz hale gelir”
Korona virüs salgını ile ilgili yapılan çalışmalara ilişkin konuşan Erdoğan, “Salgının ilk başladığı dönemlerdeki öngörülerin çok ötesinde ağır bir durum ile karşı karşıyayız. Sonbahar ile birlikte yeniden tırmanışa geçen hasta ve ölüm sayıları Avrupa ve dünyanın pek çok yerinde tedbirlerin sıkılaştırılması sonucunu doğurdu. Ülkemizde de İstanbul başta olmak üzere kimi şehirlerimizde ciddi seviyelere ulaşan hasta ve ölüm sayıları çok daha dikkatli olmamız gerektiğine işaret ediyor.
Sağlık alt yapımızın ve sağlık çalışanlarımızın sınırlarını zorlamadan temizlik, maske, mesafe kurallarına riayet ederek bu dalgayı atlatmamız gerekecek. Şayet salgının seyri tırmanışını sürdürürse hepimiz için can acıtıcı neticelere yol açan tedbirlerin tekrar gündeme gelmesi kaçınılmaz hale gelir. Türkiye olarak salgınla mücadeleyi ekonomimizi ayakta tutarak başarıya ulaştırma mecburiyetimiz var. Devlet olarak kısa çalışma ödeneğinden sosyal yardımlara kadar her alanda milletimizin yanındayız” dedi.
Derya Yetim